29 Ocak 2019 Salı

GÖNÜL VE YÜREK, EĞİTİMDEN ÖTEDİR

Anadolunun bir köyünde sakin bir akşam karı koca uyumak için yatağa girerler. Kadının gözüne bir türlü uyku girmez, çünkü o gece özeldir. O gece kocasını terkedecektir. Hemde sevgilisi ile köyden kaçarak.
Kocasının uyumasından epey bir zaman sonra pencerede beklediği taşın sesini duyar kadın. Ayakkabılarını giyip, önceden hazırladığı eşyalarını alıp bahçede bekleyen sevgilisinin yanına gider ve koşarak oradan kaçarlar. Koşarlarken kadının ayağını bişey rahatsız eder, ayakkabısının içinde birşey vardır ama kadın mecburdur koşmaya, ayağını rahatsız eden şey için durma lüksü yoktur. Anadoludur burası.. Töredir, cinayettir geride bıraktıkları. Belli bir mesafe uzaklaştıktan sonra nefeslenmek için dururlar.
Kadın duraksamayı fırsat bilip nefes nefese derki; ''Evden çıktığımdan beri ayakkabımın içinde birşey var beni rahatsız ediyor'' çıkartıp bakar.. Oda ne? Ayakkabısının içinde bir tomar para! Kocası herşeyin farkında.. Biliyorki gidecek. ''Beni terkedecek ama bunca yıl çorbasını içtim, çamaşırımı yıkadı, ütüledi bana emeği geçti namerde muhtaç olmasın..'' O yoksul köylü, bütün parasını kendisini başka bir adam için terk eden karısının, giderek kendisinden uzaklaşan adımları attığı ayakkabısının içine koymuştur.
Bu hareketi yapan kişi ne üniversite mezunudur ne de yüksek lisans yapmıştır. Hatta hayatında tek bir kitap okumamış gözleri doğuştan görmediği için okuyamamıştır.. O güzel insan, o onurlu davranışı segileyen, o terk edilen adamı hepiniz tanıyorsunuz.
O kişi Aşık Veysel
Bu duygularla yazdığı o meşhur türküsünde şöyle diyor:
'Uzun İnce Bir Yoldayım
Gidiyorum Gündüz Gece
Bilmiyorum Ne Haldeyim
Gidiyorum Gündüz Gece'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder